Muradiye Forum
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Aşağa gitmek
Detone
Detone

Harezmşahlar Devleti 1210
Erkek Terazi
Sıçan
Mesaj Sayısı : 2807
Doğum tarihi : 24/09/84
Yaş : 39
Nerden : IstanßuL [DøqußєyαzıтLı]
İş/Hobi : RECEPTION /FutßoL Müziq Araßa
İleti : IrGaT
Bilgi :
Muradiye Forum Bilgi Paylaşım PlatformuUyarı : Harezmşahlar Devleti 111010
Rep Gücü : 0
Rep Puan : 0
Kayıt tarihi : 03/11/08
http://WwW.MuradiyeForum.Net

Harezmşahlar Devleti Empty Harezmşahlar Devleti

Cuma Şub. 27, 2009 4:31 am
Harezmşahlar Devleti

XI. yüzyılın sonlarında Harezm'de kurulan ve 1230'da yıkılan Türk
imparatorluğu. Harezmşahlar soyunun kurucusu Anuş Tigin, Garca adlı bir
Türk kölesidir. Garca, Büyük Selçuklu emîrlerinden Bilgi Tigin
tarafından, Gürcistan'dan satın alınarak saray hizmetine verildi. Kısa
bir süre sonra, başarılı çalışmaları sebebiyle, Harezm valiliğine
getirildi. Ölümünden sonra, oğlu Kutbeddin Muhammed, Muhammed Harezmşah
unvanıyla, Sultan Sencer tarafından Harezm'e gönderildi. Otuz yıl süre
ile Harezm'i yöneten Kutbeddin Muhammed, iyi bir yönetici, anlayışlı
bir siyaset adamı idi. Zamanında Harezm, büyük bir ilerleme gösterdi.
Kutbeddin'in ölümünden sonra, büyük oğlu Kızılarslan Atsız, Harezmşah
olarak görevlendirildi. Atsız, ilk zamanlarda Selçuklulara bağlı kaldı.
Sultan Sencer ile birlikte seferlere çıktı. Kendi gücünü arttırmak
için, Cend ve Mangışlak gibi, Seyhun ötesindeki sahalara kadar
ilerledi. Bir süre sonra Sencer ile arası açıldı. Sencer, Atsız'ı
beğeniyordu.

Bunan yararlanan Atsız, bağımsızlığını ilan etti. Selçuklu
memurlarını hapsederek, mallarına el koyduğu gibi, Horasan yollarını da
kapattı. Bu sırada Belh'te bulunan Sencer, büyük bir ordu ile Harezm
üzerine yürüdü (1138). Yapılan savaşta, Atsız'ın ordusu yenilgiye
uğradı, oğlu Atlığ da esir edilerek öldürüldü. Sencer, Harezm'in
yönetimini Süleyman bin Muhammed'e vererek vezir, atabey, hâcib gibi
memurlardan meydana gelen bir dîvan kurdu, sonra Merv'e döndü (1139).
Bu durum, Harezm halkını gücendirdi. Bundan da faydalanan Atsız'ın
çalışmaları sonucu, Süleyman ve adamları, Harezm'den ayrılmak zorunda
kaldılar (1140). Bir yıl sonra Harezm hâkimiyetini elde eden Atsız,
Sencer'e bağlılığını bildirdi (1141). Sencer, aynı yıl, Karahıtaylarla
yaptığı savaşta yenildi. Bunun üzerine Atsız, tekrar bağımsızlığını
ilan etti. Horasan üzerine yürüyerek, Sencer'in (Selçuklu) başkenti
Merv'i ele geçirdi. 1142'de de Nişapur'u alarak kendi adına hutbe
okuttu.

Ancak, Atsız'ın bu başarısı çok uzun sürmedi. Horasan'da
hakimiyetini tekrar kuran Sencer'in üzerine geldiğini duyan Atsız,
aldığı yerleri boşaltarak Harezm'e döndü. Tekrar, Sencer'e bağlılığını
bildirdi (1144). Merv'den aldığı hazineleri geri verdi. Karahıtaylara
her yıl 20 000 dinar altın vermeyi kabul etti. Bir taraftan da Sultan
Sencer'i öldürtmek için Merv'e iki fedaî gönderdi. Durumu haber alan
Sencer, bu suikast teşebbüsünden kurtulduğu gibi, Harezm'e karşı üçüncü
defa sefere çıktı (1147). Hazarasb kalesini, iki aylık bir kuşatmadan
sonra aldı. Harezm'in başkenti olan Gürgenç önlerine geldi. Bu sırada
araya giren bir dervişin ricasını kıramayarak, Atsız'ın atından inip
toprağı öperek, kendisini metbu tanıma isteğini kabul etti. Fakat
Atsız, atından inmeden, Sencer'in isteğini başıyla selam vererek yerine
getirdi. Bunun üzerine Sencer, Merv'e döndü. Horasan üzerindeki
niyetlerini bir tarafa bırakan Atsız, Seyhun kıyılarını aldı (1152).
Oğuz-Selçuklu savaşında Sultan Sencer, Oğuzların eline esir düştü. Bu
olay üzerine Atsız, bir yandan Sencer'i kurtarmağa, bir yandan da
Oğuzlarla Sencer'in arasını bulmağa çalıştı. Sencer'in esaretten
kurtulmasından sonra, ona tebrik mektubu göndererek, emrinde olduğunu
bildirdi. Aynı yıl temmuz ayının otuzuncu günü öldü (1156). Atsız'ın
yerine veliaht olan Ebu Feth İl-Arslan geçti. Harezm'de bulunan
amcaları İnal Tigin ve Yusuf'u, kardeşleri Hitay Han ile Süleyman Şah'ı
öldürten İl-Arslan, rakipsiz olarak Harezmşah tahtına çıktı. Sultan
Sencer'in ölümü, Harezmşah Devletini, Doğu İran'ın en güçlü devleti
haline getirdi (1157). Sencer'e bağlı mahallî hanedanlar, Oğuz
reisleri, Büyük Selçuklu emîrleri, yönettikleri bölgeleri genişletmek
için büyük bir çaba gösteriyorlardı. Irak'taki Selçuklu Sultanı
Gıyaseddin Muhammed bin Mahmud'un durumu pek sağlam değildi. İl-Arslan,
bu durumdan yararlanarak, bağımsızlığını ilan ettiği gibi, durumu
Selçuklu sarayına da duyurdu.

İl-Arslan, Selçuklu emîrlerinin doğu İran'da yaptıkları
muharebelere, zaman zaman, çıkarı için karıştı. Bağdat halifesi ile
Irak Selçuklu sultanı arasında aracılık etti. Nişapur'u kendisine
merkez yaptıktan sonra Tus, Bistan, Pamyan taraflarını da ele geçirdi.
Karahıtaylar, Harezm üzerine yürüdüler (1172). İl-Arslan, öteki
Harezmşah hükümdarlarının yaptığı gibi, topraklarını su altında
bırakarak savunmak istedi. Aynı yıl, hastalanarak Nişapur'da öldü.
İl-Arslan'ın ölümünden sonra küçük oğlu Celaleddin, Harezmşah tahtına
oturdu. Cend'de vali olan büyük kardeşi Tökiş, Celaleddin'in emrini
yerine getirmediği gibi, Karahıtaylara sığınarak, askerî yardım
talebinde bulundu. Karahıtaylar, Tökiş'in isteğini olumlu karşılayarak,
çok kuvvetli bir orduyu onun emrine verdiler. Bunun üzerine Celaleddin
Şah ve annesi, Harezm'den ayrılarak, Irak Selçuklularının nâibi Melik
Ay-Aba'nın yanına geldiler. Kardeşinin kaçması üzerine Tökiş
(1172-1200), kolayca Harezmşah tahtına geçti. Tökiş, ailenin en büyük
hükümdarlarından birisi olarak ün kazandı. Saltanatının ilk yıllarında,
kardeşi Celaleddin Şah, Melik Ay-Aba ile onun üzerine yürüdü. Tökiş,
Subarlı kasabasında Ay-Aba'yı bekledi. Ordusunu pusuya düşürüp yok
etti. Ay-Aba'nın başını kestirdi (1174). Celaleddin Şah ve annesi, bu
başarısızlık üzerine Dihistan'a kaçtılarsa da, Tökiş, Terken Hatun'u
yakalatıp öldürttü. Celaleddin Şah ise Gur sultanı Gıyaseddin'e
sığındı. Çok geçmeden Tökiş ile Karahıtayların arası açıldı. Bu durumu
öğrenen Celaleddin Şah, Karahıtaylar ile birleşerek Harezm'e yürüdü.

Harezm, topraklarını sular altında bırakarak, başkentte kendisini
savundu. Büyük bir savaşı göze alamayan Karahıtaylar, geri çekildiler.
Yalnız, Celaleddin Şah'a bir miktar asker vererek Merv, Serahs
şehirlerini içine alacak küçük bir emîrlik kurmasına yardımcı oldular.
Zaman zaman, kardeşi Tökiş ile dostça geçinen Celaleddin Şah,
kardeşinin İran seferinde bulunuşunu fırsat bilerek Nişapur üzerine
yürüdü (1187). Başarı sağlayamadan Merv'e dönmek zorunda kaldı. Bir
süre sonra burada vefat etti. Kardeşinin ölümünden sonra Tökiş, bütün
Doğu İran ve Horasan'a söz geçirmek ve oraları buyruğu altına almak
istedi. Abbasî halifesi Nâsır ile anlaşarak, Selçuklu sultanı II.
Tuğrul'u yendi ve öldürttü (1194). Hemedan ile öteki Selçuklu
kalelerini ele geçirdi. Selçuklu Sultanlığının yıkılışından sonra
Tökiş, kendisine sultan unvanını verdi, kestirdiği sikkelere bu unvanı
yazdırdı.

Harezmşahların, Batı İran'da üstünlük kurmaları kolay olmadı.
Tökiş, ölümüne kadar, İran işleriyle uğraşmak zorunda kaldı. İsfahan'ı
Kutluğ İnanç'a, Rey'in idaresini onun oğlu Yusuf'a verdi. Büyük
emîrlerinden Mayacuk'u atabey yaptı. Kendisi Harezm'e döndü. Bu sırada,
Halife ordusunun Irak'a yaptığı saldırı püskürtüldü. Yusuf Hanın,
Rey'den ayrılmasıyla, Mayacuk yönetimi ele aldı. Durumu düzeltmek için
Tökiş, üçüncü defa Irak seferine çıktı (1196). Bağdat ordusunu yendi.
Hemedan'ı kendisine sığınmış olan Atabey Özbek'e, İsfahan'ı da oğlu
Erbaş'a verdi. 1198'de Mayacuk ayaklandı. Tökiş, onu yendi ve öldürttü.
İsmailîlerin elinde bulunan bazı kaleleri aldıktan sonra Harezm'e
döndü, orada öldü (1200). Oğlu Alâeddin Muhammed, onun yerine geçti.

Büyük kardeşi Melikşah'ın 1197'de ölümünden beri veliaht olan
Alâeddin Muhammed, önce Gur sultanları Şahabeddin ve Gıyaseddin ile
savaştı. Tökiş'in ölümünden faydalanan bu sultanlar, Merv ve Tus
şehirlerini aldıktan sonra Nişapu'u ele geçirdiler. Hindu Han,
Melikşah'ı, Alâeddin'e karşı koz olarak kullanmak için, Merv ve Serahs
vilâyetlerinin idaresiyle görevlendirdi. Nişapur'a yürüyen Alâeddin,
Gurluları, ülkelerine serbestçe dönmek şartı ile bıraktı. Merv ve
Serahs'ı geri aldı. Hindu Han, Gur ülkesine dönmek zorunda kaldı.
Harezm'e dönen Alâeddin, bir yıl sonra, Herat üzerine yürümeye karar
verdi, fakat Sultan Şahabeddin'in, Harezm'e yürümek için ordu
hazırladığını duyunca, bundan vazgeçti. Harezm'e çekilen Alâeddin'in
ardından Gurlular da Tus'a geldiler. Kardeşi Gıyaseddin'in ölüm
haberini alan Şahabeddin, Gur'a döndü. Bunun üzerine Alâeddin, Herat'ı
almak istediyse de başarı kazanamadı. Gur'da durumunu düzelten
Şahabeddin, hızla Harezm üzerine yürüdü. Alâeddin, daha önceki savunma
usulüne başvurarak, Harezm'in o çevresini sular altında bıraktı. Fakat,
Gur ordusu, Harezm tarihinde ilk defa olarak, kırk günde bu bölgeyi
geçti ve Alâeddin'in ordusunu yendi. Karahanlı sultanı Osman ve
Karahıtay orduları, Alâeddin'in yardımına geldi. Gurlular,
ağırlıklarını yakarak geri çekildiler. Onları takip eden Alâeddin,
Hazarasb'da, Gurlular'ın sağ kolunu dağıttı, bir çok esir ve ganimetle
döndü. Karahıtay ordusu ile Anahod önünde, Şahabeddin'in ordusunu
çevirerek, iki gün süren bir savaştan sonra mağlup etti.

Zorlukla Anahod kalesine sığınan Şahabeddin, Semerkand sultanı
Osman'ın aracılığıyla, büyük bir fidye karşılığında Gazne'ye dönebildi.
Karahıtayların başarısı, Harezmşah'ı korkuttu. Bu yüzden, bir süre
sonra, Gurlu Sultanı Şahabeddin ile dostluk kurmak için Gazne'ye elçi
gönderdi. Hindistan'da büyük başarılar kazanan bu Müslüman hükümdar,
dinsiz Karahıtaylar'dan öc almak istediği için, Alâeddin'in dostluk
teklifini iyi karşıladı. 1205'te, ordusunun eksiklerini tamamlamak için
Hindistan'a bir sefer düzenledi. Dönüşünde de Alâeddin'e haber
göndererek, Karahıtaylar üzerine yürüyeceğini bildirdi. Fakat, bir
Hintli veya Batınî tarafından hançerlenerek öldürüldü (1206). Onun
ölümünden sonra Gurlular yıkıldı. Harezmşah Alâeddin, bu durum
karşısında, Nişapur'a emîrler göndererek, Horasan ordusunu Herat'ı
almak için görevlendirdi. Kısa zamanda Herat alındı, valiliğine Hüseyin
getirildi. Ordusunun başında Belh'e yürüyen Alâeddin, kuvvetli bir
kuşatmadan sonra burayı teslim aldı (1207).

Alâeddin'in bu tarihten sonra karşısında bulunan siyasî ve askerî
güç, Karahıtaylardı. Harezmşahların her yıl vergi vermek zorunda
oldukları bu devleti ortadan kaldırmak, Alâeddin'in en büyük hedefi
idi. Bunu gerçekleştirmek isteyen Alâeddin, büyük bir orduyla
Mâverâünnehir seferine çıktı. Karahıtayları yenerek, Buhara'yı aldı
(1208). Bu tarihten sonra Karahıtaylar bir daha toparlanamadılar.
Küçlük kumandasındaki Naymanların, Cengiz'in önünden kaçarak Karahıtay
topraklarına girişi, bu devletin yıkılışını kolaylaştırdı. Ayrıca,
Semerkand, Alâeddin tarafından zapt edildi (1212). Mâverâünnehir, kesin
olarak, Harezmşahların hakimiyeti altına girdi. Gazne'yi alan Alâeddin,
bu bölgenin yönetimini, büyük oğlu Celâleddin'e verdi (1215). İran'a
sefer yaptı (1217). Fars ve Âzerbaycan atabeylerini itaat altına
aldıysa da, Hemedan'dan Esedâbâd yolu ile Bağdat'a gönderdiği ordu,
ağır kış yüzünden, ağır bir kayba uğrayarak dağıldı (1218). Bu sırada
Cengiz'in zaferlerini duyan Alâeddin, bilgi edinmek için Moğol hakanına
bir elçi gönderdi. Cengiz'in gönderdiği elçilik heyetini kabul etti.
Cengiz, elçisi aracılığıyla Alâeddin'e, dostlukla ticaret ilişkilerinin
sıkılaştırılması dileğini bildirdi. Fakat, bir süre sonra Cengiz'in bir
kervanı, Otrar'da, Alâeddin'in Muhammed'in valisi İnalcuk tarafından
yağmalanarak, kervanda bulunanlar öldürüldü. Kervandan kaçıp
kurtulabilen bir kişi, durumu Cengiz'e bildirdi. Bunun üzerine Cengiz,
Harezmşah'a bir heyet göndererek, Gayır Han diye bilinen İnalcuk'un
teslimini ve malların tazminini istedi. Alâeddin Muhammed, bu isteği
şiddetle reddederek, Cengiz ile savaşa karar verdi. Alâeddin'in bu
kararı, Harezmşah İmparatorluğunun birden ortadan kaldırılması, Doğu
İslâm dünyasında yüz binlerce Müslüman’ın ölümü, birçok şehir ve eserin
yakılıp yıkılmasıyla sonuçlandı.

Cengiz, Harezmşahlara karşı 200 000 kişilik bir ordu hazırladı.
Alâddin Muhammed, kurduğu harp meclisinde, Moğol ordusunun Seyhun nehri
kıyısında karşılanması görüşünü kabul etmeyerek, Mâverâünnehir'de savaş
yapılmasını kararlaştırdı. Kuvvetlerini, büyük şehir ve kalelere
dağıttı. Bu kuvvetlerin başına ayrı ayrı kumandanlar getirdi, kendisi
de Horasan'a geçti. Cengiz, ordusunu küçük birliklere ayırıp,
Mâverâünnehir'in sağlam kalelerini birer birer ele geçirdi, savunan ve
kendini koruyan şehirleri yakıp yıktı. Kısa bir süre içinde Buhara ve
Semerkand, Otrar, Sıgnak, Barçlığ, Kend, Cend, Benâkend ve Hocend gibi
şehirler, Cengiz'in eline geçti. Mâverâünehir'in en güçlü savunma
merkezi olan Semerkand, Türk kumandanının büyük kahramanlık
göstermesine rağmen teslim oldu. Cengiz, ordusuna, küçük vilâyetlerin
alınmasını emretti. Belh'te bulunan Alâeddin, Irak'a, oğlu Rükneddin'in
yanına gitmek bahanesiyle Tus'a kaçtı. Moğollar, her yanda hızla
ilerliyorlardı. Nişapur ve Bistâm yoluyla Rey'e gelen Alâeddin, oğlunu
da yanına alarak, Devletâbâd yakınlarında Moğolları durdurmak istedi.
Yenilerek Abiskun'da bir adaya sığındı. Biraz sonra, burada
hastalanarak öldü (1220). Yerine oğlu Celaleddin geçti.

Harezm'e dönen Celaleddin, veliahdlığını tanımak istemeyen bazı
Türk kumandanlarının, kendisini öldürteceklerini, Moğolların da
yaklaştığını öğrenince Horasan'a kaçtı. Bir süre sonra iki kardeşi
Uzlug Şah ve Ak Şah Horasan'a geldiler. Harezm'de toplanmış olan 90 000
kişi, Humar Tigin adlı bir emîrin idaresi altında, Harezmşahların
merkezi Gürgenç'i (Harezm-Ürgenç) dört ay savunduktan sonra Moğollara
teslim olmak zorunda kaldılar (1221). Celaleddin Harezmşah,
imparatorluğun ortasından koparabildiği ve kurtarabildiği insanlarla,
Harezmşah devletini, vefatına kadar sürdürdü. Moğolların doğuda ve
batıda yayılmasını bir süre geciktirdi.
Sayfa başına dön
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz