Muradiye Forum
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Aşağa gitmek
Detone
Detone

KATI YÜREKLİ ZENGİN 1210
Erkek Terazi
Sıçan
Mesaj Sayısı : 2807
Doğum tarihi : 24/09/84
Yaş : 39
Nerden : IstanßuL [DøqußєyαzıтLı]
İş/Hobi : RECEPTION /FutßoL Müziq Araßa
İleti : IrGaT
Bilgi :
Muradiye Forum Bilgi Paylaşım PlatformuUyarı : KATI YÜREKLİ ZENGİN 111010
Rep Gücü : 0
Rep Puan : 0
Kayıt tarihi : 03/11/08
http://WwW.MuradiyeForum.Net

KATI YÜREKLİ ZENGİN Empty KATI YÜREKLİ ZENGİN

Cuma Ara. 12, 2008 9:13 am
Ayna ayna, güzel ayna
Ayna ayna, şeker ayna
Ayna ayna, cici ayna; kim neler yaşamış anlat bana

Ve sevgili aynacık gece mavisinde başlamış anlatmaya

Güzel bir ilkbahar sabahında, henüz kimsecikler yatağında
doğrulmamışken, kuşlar o dal senin bu dal benim uçuşmaya başlamışlar
bile. Yeni yeşermiş ağaçlar rengarenk çiçekleriyle yeryüzüne yeni bir
hayat sunuyorlarmış. Önce gök aydınlanmış, sonra güneş hafifçe başını
çıkarmış saklandığı yerden. Güller, karanfiller, zambaklar, papatyalar,
küstümçiçekleri, menekşeler, sünbüller birbiriyle yarışır gibi
açıyorlarmış.

İşte böylesine güzel bir bahar sabahında, insanlar uyanmak için
hiç de zorlanmazlarmış. Gözlerini açar-açmaz çiçeklerin süslediği
bahçelerine koşarlar, o mis kokulu havayı ciğerlerine doldururlarmış.
Günleri sevinç ve neşe içinde geçermiş.

İlkbaharın, tüm güzelliğini hediye ettiği bu memlekette herkes
güleryüzlü, merhametli, konuksever ve iyi kalpliymiş. Bir karıncayı
bile incitmekten korkarlarmış. Kazandıklarının bir kısmını fakir
olanlara hediye ederler, onların sıkıntılarını azaltmaya çalışırlarmış.


Fakat bu memlekette kese kese altınları, elmasları, gümüşleri,
sandık sandık incileri olan bir adam yaşarmış ki; bir kez olsun
güldüğünü gören olmamış. Kapısını kim çalsa en ağır sözlerle onu
evinden kovarmış. Hiçkimseden hoşlanmadığı için hiçkimse de ondan
hoşlanmazmış.

Birgün elbiseleri yıpranmış, açlıktan benzi solmuş bir adam bu
katı yüreklinin evine varmış, kapısını çalmış. Kapıyı açan hizmetçi,
karşısında bir dilenci görünce onu uyarmak istemiş ve demiş ki;

- Bu evin sahibi çok katı yüreklidir. Sana hiçbir şey vermez.
Ondan ağır bir söz işitmeden gitsen iyi olur. Yoksa kalbini kırar.

Hizmetçi dilenciye bu sözleri söylerken evin sahibi çıkagelmiş. Gür sesiyle evi inleterek;

- Kimdir beni rahatsız etmekten çekinmeyen, diye sormuş.

Dilenci elini uzatarak;

- Efendim, ben çok açım. Bir parça ekmek vererek iyilikte bulunmak istemez misiniz, demiş.

Adam öfkeden ne yapacağını şaşırarak dilenciye haykırmış:

- Sor bakalım, bu memlekette benim evimden bir dilenciye, bir
lokma ekmek çıkmış mı? Var git yoluna. Ekmeğini başka kapılarda ara. Ne
diye sana yardım edeyim!

Bu sözleri işiten zavallı dilencinin kalbi kırılmış. Usulca elini
çekmiş, tek kelime etmeden dönmüş gitmiş. Fakat adamın o halini merak
etmemek mümkün mü? Dilenci de merak etmiş tabiî. Kendi kendine konuşmuş
durmuş:

- Ben fakirim, hiç gülmesem “niye gülmüyorsun” diye soran olmaz.
Peki bu adamın derdi ne? Aç değil, açıkta değil. Memleketi satın alacak
kadar parası var. Ama güldüğü hiç görülmemiş. Yazık, ne kadar yazık. Bu
hayattan zevk almasını öğrenememiş. İnsanlardan köşe-bucak kaçıyor.
Bereket mi kalır o evde!

Bu olayın üzerinden yıllar geçmiş. Belki on yıl, belki on-beş Ölen
ölmüş, kalan kalmış. Kimi zaman zor günler yaşanmış, kimi zaman sevinç
sarmış her yanı. Zengin adamın başına bir felaket gelmiş. O servet
sanki toz olmuş uçmuş. Daha ne olup bittiğini anlamadan, adam kendisini
sokakta buluvermiş. Kapı kapı dolaşıp bir parça ekmek için el açmaya
başlamış.

Birgün şehrin sokaklarında böyle dolaşırken, ihtişamlı bir evin
karşısında durmuş. Ve ona bakmaya başlamış. Eski günleri, o çok zengin
olduğu günleri hatırından geçirir gibi uzun uzun bakmış eve. Sonra da
gidip kapısını çalmış. Kapıyı açan hizmetçi karşısında bir dilenci
görünce konuşmadan içeri girmiş. Kısa bir süre sonra geri döndüğünde
elinde bir sepet yiyecek varmış. Sepeti dilenciye uzatırken hayretle
bağırmış:

- Olamaz! Siz, siz böyle ne hallere düştünüz.

Hizmetçinin sesine gelen evin sahibi, merakla sormuş:

- Ne var, ne oluyor?

Hizmetçi, eskiden yanında çalıştığı beyin şimdi bir dilenci
olduğunu, buna çok üzüldüğünü söylemiş. Ev sahibi ise dilenciyi
tanıyınca bu duruma pek şaşırmamış:

- Ben, bir zamanlar onun kapısını çalan yoksuldum. Fakat o, beni
evinden kovdu ve benim kalbimi kırdı. Öyle zengindi ki, gözü hiçkimseyi
görmezdi. Demek ki, ondan alınan bana verilmiş. Üzülme, onu içeri al.
İstediği kadar yesin içsin.

Dilenci içeri alınmış, krallara layık bir şekilde ağırlanmış. Adam yaptığı hatayı anlayarak;

- Hakkınızı helâl edin efendim, demiş. Şükürler olsun ki, henüz
yaşıyorken sizinle karşılaştım. Yoksa bu hakkı nasıl ödeyebilirdim.

Bu iki insan uzun seneler beraber, o evde yaşamışlar. Ve adam
gülmeyi; insanlara yardım etmenin ne kadar zevkli olduğunu, insana ne
kadar güzel bir huzur verdiğini öğrenmiş.
Sayfa başına dön
Similar topics
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz