Muradiye Forum
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Aşağa gitmek
Detone
Detone

İYİ YÜREKLİ EŞEK 1210
Erkek Terazi
Sıçan
Mesaj Sayısı : 2807
Doğum tarihi : 24/09/84
Yaş : 39
Nerden : IstanßuL [DøqußєyαzıтLı]
İş/Hobi : RECEPTION /FutßoL Müziq Araßa
İleti : IrGaT
Bilgi :
Muradiye Forum Bilgi Paylaşım PlatformuUyarı : İYİ YÜREKLİ EŞEK 111010
Rep Gücü : 0
Rep Puan : 0
Kayıt tarihi : 03/11/08
http://WwW.MuradiyeForum.Net

İYİ YÜREKLİ EŞEK Empty İYİ YÜREKLİ EŞEK

Cuma Ara. 12, 2008 8:52 am
Bir varmış, bir yokmuş.
Bol bol süt içenlerin kentinde bir sütçüyle eşeği yaşarmış. Sütçü,
çıkarını iyi bilen, çalışkan,gayretli ve kurnaz bir adammış. Sabahları
gün ağarmadan uyanır, gider eşeğini uyandırır, neşeli türkülerle onu
hazırlarmış :

Güneş şimdi doğmadan
Dostum benim, gel uyan!
Kazanır daima çalışan
Dostum benim, gel uyan!

Uykusunu bir türlü alamayan eşeğin gönlünü almak için çeşitli
komiklikler yapar, ona şeker verir, sağrısını sıvazlarmış. Eşek bu ya,
eşekliği nerden belli olacak?... İsteksiz isteksiz bir iki anırırmış.
Uykusunu dağıtmak için gözlerini ovdukça ovarmış. Ancak karnı bir güzel
doyduktan sonra keyfi yerine gelirmiş. O da başlarmış sahibiyle
birlikte türkü söylemeye :

Sabah erken kalkmalı
İşimize bakmalı
Öğlen vakti olmadan
Şu sütleri satmalı

Öyle bir gayretlenirmiş ki eşekçik, sütüne yüklenen süt güğümlerinin
bile ağırlığını duymaz olurmuş. İki çalışkan arkadaş, horozlar
kukkuriku diye bağırmadan, bebekler ınga ınga diye ağlamadan yola
çıkarlar, evlere süt dağıtırlarmış.
“Süüüt!...Sütçüüü!”
Eşek de sahibinden geri kalır mı? Başlarmış bağırmaya :
“Ai...Aaaaiii!”
Böylece sahibiyle beraber süt satarmış eşekçik. Akşamlara kadar
yorulmak nedir bilmezmiş. Sahibinin cepleri para ile doldukça bir
sevinirmiş, bir sevinirmiş ki, anlatamam. Her akşam yatarken ; “Yarın
olsa da işe çıksak,s ahibimin cepleri yine parayla dolsa!” diye güzel
güzel düşünürmüş. Boğaz tokluğuna çalışmaktan, sahibini mutlu kılmaktan
başka bir şey akıl etmezmiş zavallıcık.
“Süüüt.Sütçüüü! Haydi, sütçünüz geldi!”
Derken, çalışmalarının karşılığını görmüş sütçü. Zengin olmuş. Adamlar
tutmuş. Sütçülüğe çıkmayı bırakmış. Eşek bu duruma üzülmüş. Üzülmüş ama
elden ne gelir? Katlanmış çaresiz. Asık suratlı bir adamla satışa
çıkarken isteksiz isteksiz yürür, eski günlerini içinden acı acı
anarmış.
“Hey gidi günler hey, ne mutluyduk o günlerde! Cepte ağırlığımızca
paramız, altın yaldızlı koltuğumuz yoktu ama neşemiz, dostluğumuz
vardı.Birbirimize sevgimiz vardı. Gülen yüzümüz vardı. Türkülerimiz
vardı. Yarınları bekleyişimiz vardı. Canım, her şeyimiz vardı işte!
Zengin oldukça gülmesini unutan asıl sahibi artık ne kendisini arar, ne de hal hatır sorar olmuş.
Bu vefasızlık iyi yürekli eşeğe pek dokunmuş. Öyle ki, gün geçtikçe
sararıp solmaya, zayıflamaya başlamış. İnsan, o sıkıntılı günlerin
sadık arkadaşını, dert ortağını, türkü arkadaşını unutur mu? Bir türlü
kabullenemiyormuş bunu...
Derken, sıskalıktan kaburgaları birbirine geçer olmuş hayvancığın. O
kadar zayıflamış yani. Değil sabahtan akşama kadar dolaşmak, ayağını
bile kımıldatamaz olmuş. Dünya hali bu. Hastalık, düşkünlük olmaz mı?
Ama asık suratlı adam aman zaman dinleyecek soyundan değilmiş. Eşek
kırılıp döküldükçe, acıma dilendikçe basarmış tekmeyi, sen misin
tembellik eden diye. Üstelik ağır sözler söylermiş :
“Seni ucuz hayvan seni! Demek bütün niyetin sahibini iflas ettirmek. Geber de kurtulalım bari!”
Aman zaman bilmeyene hal anlatmak ne mümkün?..
İki gözü iki çeşme, öksürüp aksırarak, derdini anlatamadan bir köşeye çekilirmiş kara yazgılı hayvan.
Asık suratlı adam dayaklar yetmezmiş gibi tutmuş eşeği sahibine şikayet etmiş.
“Aman efendim, ne uyuz hayvan bu? Üstelik her gün hasta. Naz ediyor ama
kime? Böyleleri her zaman zarar verir sahibine. Bana kalırsa,
çalışmayana ekmek olmamalı. Satalım, başımızdan atalım, gitsin!”
Parasına para katmaktan başka bir şey düşünmeyen sahibi, eskisi kadar
düşünceli, iyi huylu değilmiş. Üstelik bir sinirliymiş, bir sinirliymiş
ki, ne söylense bağırır çağırırmış! Adamını dinledikten sonra iri iri
açılmış gözleri :
“Ne demek?” demiş. “Benim evimde para kazanmadan yan gelip yatmak, ha?
Olmaz öyle şey! İşine gelmiyorsa, defolsun! Biz kimsenin bedava
bakıcısı değiliz!”
Zavallı hasta eşek pencerenin altında sahibinin bu sözlerini duyunca yüreğine inecekmiş nerdeyse.
“Yok, vallahi kalmam burda! Bu kadar vefasızlık sığmaz benim
mantığıma.” demiş kendi kendine, üzerinden güğümleri atıp ormana doğru
kaçmış...
Tanrı bir kapıyı kaparsa bir kapıyı açar elbet. Eşek gözyaşları içinde
söylene söylene yürüye dursun, yolda ufacık bir torbayı bile
taşıyamayan ihtiyar bir çiftçiye rastlamış. Hani, insanlara bir daha
yanaşmayacağına söz vermiş ama, yufka yüreği dayanamamış yine. Kendi
hastalığını, halsizliğini unutup seslenmiş :
“Çiftçi baba, çiftçi baba, istersen torbanı yükle sırtıma. Kaldıracak halin yok belli. Sana yardım edebilirim belki.”
Çiftçi o kadar sevinmiş ki, hayvanın boynuna sarılmış, torbayı sırtına atmış.
“Eşek kardeş, belli, seni Tanrı gönderdi... Sağolasın! Ama sen de ne
kadar zayıfsın. Üstelik soluyorsun. Titriyorsun. Besbelli, hastasın.
Ama yine de ben, senden daha hasta ve dermansızım.”
İki bitkin yolcu konuşa konuşa bir kulübeye gelmişler. İhtiyar sırtından torbayı indirirken eşeğe teşekkür etmiş :
“Buyur” demiş. “Biraz dinlen. Belki gideceğin yol uzundur.”
Eşek üzüntüyle kafasını sallamış :
“Gideceğim yer yok ki!”
“Ya evin barkın?”
“Yok... Yok!”
“Eşin, dostun?”
“Yok dedim ya!”
Başlamış başından geçenleri birer birer anlatmaya. Sözlerini bitirirken,
“Tanrı kimseyi benim gibi düşürmesin”demiş. “Artık bundan sonra bir köşeye çekilip ölümümü bekleyeceğim.”
Kafasını uzun uzun kaşımış sevimli ihtiyarcık :
“Doğrusu sevgili eşek,” demiş. “Hikayen pek acıklı. Naparsın, dünyanın
hali bu! Sen de fazla duygulusun. Belli. Bir dostun seni terk etti diye
bu dünyayı terk etmeye değer mi? Gel, burada kal. Yemeğime ortak ol.
Kıt kanaat geçinir gideriz. Üstelik, biz arkadaş değerini biliriz.”
Pek sevinmiş eşekçik. Yüreğine su serpilmiş. Mutlulukla ihtiyarın evine
yerleşmiş. Neşeli günler yaşamaya başlamışlar. Günler ayları, aylar
yılları kovalamış.
Bir gün kentteki zengin sütçünün varlığını kaybettiği, yorgan döşek hasta düştüğü haberi ortalığa yayılmış. İhtiyar :
“Sana ettiğini buldu!” demiş eşeğe.
Ama eşeğin yüreği acıyla burkulmuş. Sormuş soruşturmuş. Eski sahibine
kimsenin bakmadığını, pek zavallı bir durumda son günlerini saydığını
öğrenmiş.
“Ne de olsa eski dost, varayım helâllaşayım. Bir yararım dokunur mu sorayım” demiş.
Yola düşmüş.
Ölüm döşeğinde bulmuş eski sahibini. Gitmiş,öpmüş ellerini.
Sahibi önce tanıyamamış. Ama, dikkatli bakınca sevinçle boynuna atılmış :
“Gel, benim eski dostum!” demiş. “Şu zavallı sahibini bağışla. Anladım ki arkadaşlık,
dostluk parayla ölçülmemeli. Doğrusu, sen eşekliğinle iyi ders verdin
bana. Yalvarırım, sana yaptıklarım için beni bağışla!” demiş ve ruhunu
teslim etmiş.
İnce duygulu eşek, sahibinin başında uzun süre ağlamış. Son görevlerini de yerine getirdikten sonra çiftçinin yanına dönmüş.
İhtiyar çiftçi onu sevgiyle karşılamış ve demiş ki :
“Sevgili dostum, hoş geldin!.. Doğrusu soyluluğun gözlerimi yaşartıyor.
Başkası olsaydı gitmezdi. Oysa, sen başkalarından çok değişiksin. Böyle
hiçbir karşılık beklemeden sevmek ve yardımcı olmak ne güzel! Artık bu
güzel huyunu öğrendim ya, malım mülküm, varım yoğum senindir.
Var,bildiğin gibi yaşa. Şunu unutma sakın; senin gibi olanlar bir gün
mutlaka kavuşur hak ettiğine!”
Sayfa başına dön
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz