Muradiye Forum
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Aşağa gitmek
Detone
Detone

KİBRİTÇİ KIZ 1210
Erkek Terazi
Sıçan
Mesaj Sayısı : 2807
Doğum tarihi : 24/09/84
Yaş : 39
Nerden : IstanßuL [DøqußєyαzıтLı]
İş/Hobi : RECEPTION /FutßoL Müziq Araßa
İleti : IrGaT
Bilgi :
Muradiye Forum Bilgi Paylaşım PlatformuUyarı : KİBRİTÇİ KIZ 111010
Rep Gücü : 0
Rep Puan : 0
Kayıt tarihi : 03/11/08
http://WwW.MuradiyeForum.Net

KİBRİTÇİ KIZ Empty KİBRİTÇİ KIZ

Cuma Ara. 12, 2008 9:07 am
Bir yılbaşı gecesiydi.
Dondurucu, kavurucu bir soğuk vardı. Yoldan geçenler paltolarının
yakasını kaldırmışlar, atkılarına bürünmüşler, hızlı hızlı
yürüyorlardı. Kimi evine geç kalmış, acele ediyor, kimi bir eğlence
yerine gidiyordu.
Çocuklar koşuyorlar, birbirlerine kartopu atıyorlardı. Gecenin zevkini
en çok onlar çıkarıyorlardı. Kahkahalarla gülüyorlar, sevinçle
haykırıyorlardı.
Yalnız bir çocuk vardı ki gelip geçenler onun farkında değillerdi. Ufak
bir kız çoçuğu. Başı açık, elbisesi yama içinde, yoksul bir kızcağız.
Bir kapının önüne büzülmüş, çıplak ayaklarını altına almıştı. Soğuktan
morarmış tir tir titriyordu. Üzerinde oturduğu taş basamakta buz
gibiydi.

Yavrucağız da sanki donmuş, bir buz parçası kesilmişti.
Geniş bir mukavva kutunun içine sıralanmış kibrit kutularına bakarken gözleri yaşarıyordu.
Evet, bu bir kibritçi kızdı. O gün bir tek kutu kibrit bile
satamamıştı. Satsa, bir kaç kuruş para kazansa, kalkıp evine gider,
annesiyle birlikte hiç olmazsa bir kase sıcak çorba içerdi.
Gidemiyordu, çünkü o gün hiç kibrit satamadığını annesine söylemekten
çekiniyordu. Soğuktan, üzüntüsünden titreyen kısık,incecik sesiyle
"Kibrit var, kibrit"diye bağırıyordu. Sokaktan geçenlerin hiçbiri
başını çevirip bakmıyordu...
Ah hiç olmazsa ayaklarında terlikleri olsaydı! Biraz önce, sokak sokak
dolaşırken, hızla geçen bir arabanın önünden kaçmış, kaçarken
terlikleri ayağından fırlamıştı.
Karşı kaldırıma geçtikten sonra, dönüp bakmış hınzır bir çocuğun
terlikleri kapıp kaçtığını görmüştü. Arkasından seslenmişti ama, çocuk
alaylı alaylı seslenerek koşa koşa uzaklaşmıştı.

Kibritçi kız bunun üzerine bir kapının girintisine sığınmış, oracığa kıvrılıp oturmuştu.
Parmakları donmuş, sızlamaya başlamıştı. Kızcağız bu acıya dayanamadı,
kutulardan birini açıp bir kibrit çıkardı. Parmakları uyuşmuştu, kibrit
çöpünü elinde güçlükle tutuyordu. Eli titreye titreye çöpü duvara
sürttü. Kibrit birden alev aldı; tatlı, yumuşacık, turuncu bir alev.

Zavallı kız, kibriti bir elinden öbür eline geçirerek, parmaklarını
ısıttı. İçi de ısınmıştı. Sanki gürül gürül yanan bir ocağın
karşısındaydı. Gözleri aleve dikilmiş, düşlere dalmıştı: Güzel bir
odada, büyük bir ocağın karşısında oturuyordu. Arkasında kalın bir
yünlü hırka, ayaklarında kürklü terlikler vardı.

Isınmış, terlemeye bile başlamıştı... Derken kibrit sönüverdi. Kibritin
sönmesiyle, o tatlı düşlerde sona ermişti. Kızcağızın parmakları
yeniden donmaya, sızlamaya başlamıştı.
Bir kibrit daha yaktı. Bu sırada soğuk bir rüzgar esti. Kız kibrit
sönmesin diye, duvardan yana döndü. Öbür elini aleve siper etti. Aleve
bakarken, karşısındaki duvar sanki eridi, birden açıldı, içerisi
göründü. İçeride geniş bir oda vardı. Kar gibi bembeyaz örtü yayılmış
bir masanın üzerine tabak tabak yiyecekler dizilmişti. Sofrada gümüş
şamdanlar yanıyor, odayı gündüz gibi aydınlatıyordu. Kızcağız'ın
gözleri sofranın ortasında, büyük bir tabağa konulmuş, nar gibi
kıpkırmızı kaz kızartmasına dikilmişti. Ağzı sulandı. Elini oraya doğru
uzattı. Kibrit yana yana sonuna gelmişti, parmağını yakıyordu. Kızcağız
çöpü yere atıverdi. Atmasıyla birlikte, yılbaşı sofrası siliniverdi,
gözlerinin önüne taş duvar yeniden dikildi.

Üçüncü kibrit daha fazla düşler yarattı:Bir yaz gecesi...Kibritçi Kız
kırda bir ağacın altına oturmuş, yıldızlara bakıyor. Gece olduğu halde
hava sıcak. Altındaki toprak, gündüz güneşten ısınmış, fırın gibi
yanıyor... Küçük kız gözlerini yıldızlardan ayıramıyordu. Uzaktan uzağa
gece kuşları ötüyor, kurbağalar bağrışıyordu.

Derken bir yıldız kaydı, gökyüzüne geniş bir yay çizerek uzaklaştı,
söndü. Kızcağız: 'işte, biri daha öldü' diye mırıldandı. Bir gün,
ninesi söylemişti: Her yıldız düştükçe yeryüzünden biri ölürmüş...
Ninesini bir daha görebilmek için bir kibrit daha çaktı. Soğuktan
kaskatı kesilmiş, beyni durmuştu. O şimdi sokak ortasında olduğunu
unutmuş, düşler dünyasına dalmıştı. Kibritin alevinde yine ninesini
görüyor, onun sesini işitir gibi oluyordu. İşte ninesi geliyordu. Lapa
lapa yağan karların arasından bir melek gibi iniyordu... Geldi,
geldi...Kollarını açtı, torununu kucakladı, aldı göklere doğru
götürdü...
Ertesi sabah, yoldan geçenler, bir evin basamağında donmuş kalmış
kızcağızın ölüsünü buldular. Yanı başında bir sürü boş kibrit kutusu
vardı.

-Zavallı kız ısınmak için bütün kibritlerini yakmış dediler... Bu kibritlerin alevinde onun ne düşler gördüğünü bilemezlerdi ki.
Sayfa başına dön
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz