Muradiye Forum
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Aşağa gitmek
Detone
Detone

VADİDEKİ NİNE 1210
Erkek Terazi
Sıçan
Mesaj Sayısı : 2807
Doğum tarihi : 24/09/84
Yaş : 39
Nerden : IstanßuL [DøqußєyαzıтLı]
İş/Hobi : RECEPTION /FutßoL Müziq Araßa
İleti : IrGaT
Bilgi :
Muradiye Forum Bilgi Paylaşım PlatformuUyarı : VADİDEKİ NİNE 111010
Rep Gücü : 0
Rep Puan : 0
Kayıt tarihi : 03/11/08
http://WwW.MuradiyeForum.Net

VADİDEKİ NİNE Empty VADİDEKİ NİNE

Cuma Ara. 12, 2008 9:02 am
Su akar gider denize kavuşur.
Ay güneşi kovalar gece olur.

Masal ülkesinde bir telaştır başlar: Padişah kızının bu geceki masalı
hazır mıdır? Aynacık nerede? Hadi acele edin. Uyku krallığı bizden önce
davranırsa gücümüzü yitiririz.

Ve sevgili aynacık son anda nefes nefese bir masal ile gelir:
Kusurumuza bakmayın prensesim. Ceylanları bir araya getirmek zaman
aldı…

Adı belki de hiç duyulmamış ülkenin birinde, bir delikanlı
annesiyle beraber yaşarmış. Küçük bir dağ köyünde, minicik evlerinde
güzel günler ve güzel geceler geçirirlermiş. Sofralarından bereket,
yüzlerinden tebessüm hiç eksik olmazmış. Babalarını çok çok eskiden,
delikanlı henüz bir bebekken kaybetmişler. İşte o zaman anne-oğul
yalnız kalmışlar. Üzülmüşler, ağlamışlar; fakat yapabilecekleri bir şey
yokmuş.

Küçük bir bahçeleri varmış minik evlerinin önünde. Onu ekip-dikerle,
onun sayesinde karınlarını doyururlarmış. Ne az diye yakınırlarmış, ne
de daha çok olsun diye aranırlarmış.

Aradan yıllar geçmiş. Çocuk, fidan gibi boy atmış, delikanlı olmuş.
Fakat yıllar annesinin gücünü azaltıyormuş gitgide. Artık eskisi gibi
bahçeye gidip çalışamıyormuş. Saçlarına aklar düşmüş. Dizlerinde derman
kalmamış. Delikanlı da zaten onun yorulmasını hiç istemiyormuş.
Bahçenin ekimini tek başına yapmaya başlamış. Dağa da çıkıyormuş arada
bir, odun kesmek için. Bu odunları eve getirir, soğuk günlerden onlarla
ısınırlarmış. Artan odunları da şehirde satarlar üç-beş kuruş
kazanırlarmış.

Delikanlının annesi artık iyice yaşlanmış. Güzel mi güzel, şirin mi
şirin bir nine olmuş. Tatlı dilli, hoşsohbet bir ninecik… Komşuları onu
pek severlermiş. Üzülmesine hiç dayanamazlarmış. Delikanlı da
istemezmiş tabiî annesinin üzülmesini.

Ninecik yemek pişiremiyor, evi temizleyemiyormuş artık. Devamlı yalvarıyormuş:

- Bir tek oğlum var. Onun mutlu olmasını isterim. Ne olur, onun gibi iyi bir gelin ver bana. Bu evin neşesi eksilmesin.

Güzel ninecik böyle düşünmeye devam ederken birgün oğlunu yanı başına çağırmış. Düşüncesini söylemiş ona:

Ey oğul, ben hiçbir iş yapamaz oldum. İhtiyaçlarımızı karşılayamayacak
kadar yaşlandım. İsterim ki bir gelin gelsin, evimize çeki-düzen
versin. Sen ne dersin oğul?

Delikanlı annesinin söylediklerini bir gün düşünmüş, iki gün düşünmüş…
Sonun da onun da bakıma ihtiyacı olduğuna karar vermiş. Sonra da;

- Anneciğim sen nasıl istersen öyle olsun, demiş.

Böylece iyi kalpli, tatlı dilli, güler yüzlü bir gelin adayı aramaya
başlamışlar. Ninecik hanım hanımcık olsun istiyormuş. Çok geçmeden evin
içinde üçüncü bir kişi gezinir olmuş bile. Delikanlıyı evlendirmişler.
Gelin hanım da artık o evin bir parçası olmuş çıkmış.

Önce öyle güzel geçiyormuş ki günleri. Gülüyor, eğleniyorlarmış hep
beraber. Sabah, oğul ile gelin bahçeye çeki-düzen veriyorlarmış. Sonra
delikanlı odun kesmeye dağa gidiyormuş. Annesi ile eşi kendisini
beklediklerinden işini bitirir bitirmez evin yolunu tutuyormuş. Ne
zaman güneş kızarmaya başlasa, her şeyini toplayıp düşüyormuş yollara.

Günler haftaları, haftalar ayları kovalamış. Mevsimler bir bir
değişmiş. O eski güzel günler yavaş yavaş kaybolmaya başlamış. Artık
bağrışmalar dökülüyormuş evin pencerelerinden dışarıya. Zavallı ninecik
bu tartışmalara engel olabilecek hiçbir şey yapamıyormuş. Çünkü
tartışmanın sebebi kendisiymiş. Gelin, sabah-akşam söylenir olmuş:

- Annene bakmak zorunda değiliz. Onu bu evden götür. Gitsin yanımızdan. Mutluluğumuza engel oluyor. İstemiyorum onu.

Delikanlı sabırla;

- Nereye gidecek? Onun benden başka kimsesi yok ki, diyormuş. Hem neden
gitsin? O, bizim annemiz. O, bizim en sevdiğimiz olmalı bu dünyada. Bir
köşede oturmaktan başka hiçbir şey yapmıyor. Neden onu istemiyorsun?
Önüne yemek koymasan, günlerce aç kalabilir. Senden bir lokma istemez.
Hiç şikayet etmez. Nedir ondan alıp-veremediğin. Zaten yapabilecek gücü
olsa ne senden bekler yardım, ne de benden.

Ama bütün bu sözlere rağmen gelin hanım, ısrarla ninenin gitmesini
istiyormuş. Delikanlı bir gece annesinin yanına varmış. Bir bir
söylemiş her şeyi:

- Anneciğim, beni affet. Karım senin bu evden gitmeni istiyor. Benim de artık ona gücüm yetmiyor.

Ninecik kısık bir sesle;

- Biliyorum evladım, demiş. Her şey den haberim var. Sen hiç üzülme.
Beni buradan çoook uzaklara götür ve bırak. Ben başımın çaresine
bakarım. Beni bir koruyan çıkar.

Delikanlı çok sevdiği annesinden ayrılmayı hiç istemiyormuş, fakat
karısının sözlerini duymaktan da bıkmış. Bu yüzden bir gün sabahın
aydınlığı ortaya çıkmadan, horozlar yeni yeni uyanıyorken annesinin
koluna girmiş ve birlikte ağır ağır yürümeye başlamışlar. Evden belki
on, belki yirmi kilometre, belki de daha fazla uzaklaşmışlar. Bir
vadiye gelmişler. Akşam olmak üzereymiş. Delikanlı annesine;

- Anneciğim, seni getirebileceğim tek yer burası, demiş. Beni affet.

Ninecik yüzünde minik bir tebessümle oğlunu uğurlamış:

- Güle güle evladım. Dertler sizden uzak olsun. Hep mutlu olun inşallah. Hadi yolun açık, yüreğin ferah olsun.

Delikanlı, annesini akşam vakti o vadide bırakmış evine dönmüş.
Günler geçmiş üzerinden. Fakat içi bir türlü rahat etmiyormuş. Aklına
kötü kötü şeyler geliyormuş, uykularından korkuyla uyanıyormuş:

- Kim bilir orada ne büyük kurtlar, vahşi hayvanlar vardır. Annemi belki de paramparça etmişlerdir.

Karısına da söyleniyormuş:

- Yarın annemi bıraktığım yere gittiğimde, onu bulamayacağımdan eminim.
İstediğin oldu işte. Bunun için mutlusundur. Ama ben annemi kendi
ellerimle öldürdüm. Bunu nasıl yapabildim, nasıl senin sözlerinle
annemi dağ başına attım!

Karısı ise bu sözleri hiiiiç mi hiç umursamıyor, duymazlıktan
geliyormuş. Onun bu hâlini gören delikanlı daha bir öfkeleniyor, daha
bir kendisine kızıyormuş.

Ertesi sabah, delikanlı koşa koşa vadiye gitmiş. Bir yandan da kendi kendine;

- Hiç olmazsa annemin kemiklerini toplayıp toprağa gömeyim, diye düşünüyormuş.

Fakat delikanlı vadiye vardığında gözlerine inanamamış. O da nesi. Bu
vadi sanki o vadi değil. Cennetten bir köşe olup çıkmış. Kurtlar yerine
her yanda güzel gözlü ceylanlar geziniyormuş. Annesinin çevresinde
dolaşıyorlar, onun dizlerinde uyuyorlarmış. Delikanlı heyecanla
annesinin yanına koşmuş:

- Anne! Anne, şükürler olsun ki yaşıyorsun. Hâlâ buradasın!

Güzel ninecik güler yüzle karşılamış oğlunu. Sevgiyle kucaklaşmışlar. Delikanlı merakla sormuş olanları. Ninecik de anlatmış:

- Sen gittikten sonra bol bol dua ettim. Sonra bu güzel hayvanlar geldi
buraya. Beni hiç yalnız bırakmadılar. Bana yiyecek getiriyorlar. Var
git yoluna oğul, ben burada rahatım. Merak da etme.

Delikanlı, annesi her ağzını açtığında daha çok hayrete
düşüyormuş. Çünkü annesi konuşurken ağzından çil çil altın saçılıyormuş
yerlere. Güzel yüzünde güller açmış sanki. Her taraf mis gibi
kokuyormuş. Gözlerine inanamamış. Biraz daha oturmuş annesinin yanında.
Sonra düşünceli düşünceli yola koyulmuş.

İçi rahat, sevinçle dönmüş evine. Haberi karısına vermek için
sabırsızlanıyormuş. Nihayet karısı bütün olanları öğrenince çıldırmış:

- Ne! Olamaz! Çabuk benim de annemi o vadiye götür. Mutlaka o
vadinin sihirli güçleri vardır. Benim de annemin ağzından çil çil altın
dökülür. Ne çok zengin olacağım, düşünsene. Çabuk ol! Ne duruyorsun
daha?

Delikanlı annesinin ağzından dökülen altınlara şaşırmaktan
vazgeçip karısının bu halini hayretle seyretmeye koyulmuş. Ama diyecek
söz bulamamış. Neler olacağını merak ederek karısının annesini de almış
o vadiye götürmüş. Vadiye bıraktıktan sonra evine dönmüş. Ertesi sabah
sabırsızlıkla karısı onu vadiye göndermiş:

- Şu keseleri de yanına al. Altınları doldur içine. Hiç
oyalanmadan geri gel. Altınlarıma bir ân önce kavuşmak istiyorum. Kim
bilir ne kadar çok olmuşlardır. Köşklerde yaşayacağım artık. Muhteşem
bir şey bu. Hizmetçilerim olacak. Şu evin içinde yaşlanıp gitmekten
kurtulacağım. Zengin olacağım, zengin!

Karısı böyle hayâl kura dursun, delikanlı vadiye doğru yola
çıkmış. Fakat vadiye vardığında gördükleri onu çok korkutmuş. Vadi, o
vadi değil sanki. Ceylanlar gitmiş yerine dev kurtlar gelmiş. Üzgün bir
şekilde eve dönmüş delikanlı. Karısına bütün gördüklerini anlatmış:

- Annen ölmüş. Kurtlar onu paramparça etmiş. Bulduğum parçaları
toprağa gömdüm. Annemi görmedim. Orada değildi. Ceylanlar onu alıp kim
bilir nereye götürdü.

Karısı hiçbir şey söyleyememiş. Susmuş… susmuş… günlerce, aylarca
tek kelime etmemiş. Ve bir daha da hiiiç konuşmamış
Sayfa başına dön
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz