Muradiye Forum
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Aşağa gitmek
Detone
Detone

KAR TANESİ 1210
Erkek Terazi
Sıçan
Mesaj Sayısı : 2807
Doğum tarihi : 24/09/84
Yaş : 39
Nerden : IstanßuL [DøqußєyαzıтLı]
İş/Hobi : RECEPTION /FutßoL Müziq Araßa
İleti : IrGaT
Bilgi :
Muradiye Forum Bilgi Paylaşım PlatformuUyarı : KAR TANESİ 111010
Rep Gücü : 0
Rep Puan : 0
Kayıt tarihi : 03/11/08
http://WwW.MuradiyeForum.Net

KAR TANESİ Empty KAR TANESİ

Cuma Ara. 12, 2008 8:59 am
Bir varmış,bir yokmuş...
Eski çağlarda, kuzey ülkelerinden birinde, ormanlar içindeki küçük bir
köyde, Daniel adında bir çiftçi ve Anna adındaki karısı yaşıyorlarmış.
Artık genç sayılmayacak yaşa gelmiş oldukları halde, Daniel ve Anna'nın
çocukları yokmuş. Halleri vakitleri yerinde olduğundan, çocuksuz olmak,
karı kocayı çok üzmekteymiş. Ama her ikisi de iyi kalpli insanlar
oldukları için, yalnızlıklarını gidermek için türlü yollara sapar,
huysuz ihtiyarlar gibi yaşamazlarmış.

Daniel ve Anna, köyün bütün çocuklarına sevgi gösterir, her fırsatta
komşu çocuklar için pastalar yapar, onları evlerinde misafir eder ve
ağırlarlarmış. Ayrıca evlerinde altı tane kedi, dört tane de köpekleri
varmış. Yalnız ev hayvanlarına değil, ormanda yaşayan yaratıklara da
iyi davranırlarmış. Bütün bunlara rağmen, yaşlı karı koca, bir
çocukları olsa daha da mutlu olacaklarını düşünmekten kendilerini
alamazlar mış. Bir kış günü, Daniel ve Anna'nın yaşadıkları köyü karlar
kaplamış. O kadar kar yağmış ki,evlerin kapıları dışarda biriken kar
yüzünden açılamaz olmuş. Çiftçiler bütün kış hazırlıklarını yazdan
yapmış oldukları için evlerine çekilmiş, burunlarını bile dışarı
çıkarmıyor, gürül gürül yanan ocaklarının karşısın da oturup
pencerelerinden dışarı bakıyorlarmış. Çiftçi çocukları ise, kar yağmaya
başlayınca sabırsızlan mışlar.Bir önceki senenin kışında kar ve buzla
kaplı oyun yerlerinde oynadıkları oyunları hatırlıyor ve dışarı çıkmak
istiyorlarmış.

Nihayet ertesi günü kar dinince artık çocukları evde tutmak mümkün
olmamış. Her tarafı diz boyu karla kaplı olan bahçeler, sabahın erken
saatlerinde irili ufaklı çocuklarla dolmuş. Kimisi kar topu oynamaya,
kimisi kayak kaydırmaya, kimisi de kardan adam yapmaya başlamış.
Daniel ve Anna pencerelerinden çocukları seyrederken kendileri de
dışarı çıkıp karlar arasında oynamak hevesine kapılmışlar. Üstlerine
kalın elbiseler giyip bahçeye çıkmışlar.

Yumuşak, temiz bir halı gibi ayakları altında ezilen karın içinde
gezmek bile başlı başına bir eğlen ceymiş. Karı koca, arkalarından
köpekleri koşturarak bahçede kovalamaca oynamışlar.
Bir müddet sonra yorulmaya başlayınca daha az hareketli bir oyun
oynamaya karar vermişler. Komşu bahçede çocukların yaptığı kocaman bir
kardan adama gözleri ilişen Anna, ellerini çırparak bağırmış:
--Daniel buldum... Değişiklik olsun diye biz de kardan bir kadın yapalım.
Daniel başını sallayarak itiraz etmiş:
--Hayır... Kardan bir çocuk yapalım.
Anna bu fikri çok beğenmiş. Hemen küçük bir kartopunu yerde
yuvarlayarak büyütmüş ve bir kenara ayırmışlar. Bir yuvarlak kartopuna
küçük kol ve bacaklar uydurmak için karları avuçlayıp şekil vermişler.
Sonra daha küçük bir kartopundan da baş yapıp gövdenin üstüne
oturtmuşlar. Usul usul kar parçasını yontarak kardan güzel bir çocuk
yapmışlar. Çocuğun gözleri yerine iki yuvarlak kömür parçası, burnu
yerine koni şeklinde bir küçük havuç, saçı yerine de bir tutam siyah at
kılı yapıştırmışlar. O zaman kardan çocuk daha da güzelleşmiş.

İşin sonlarına doğru üşümeye başladığı için artık içeri girmeyi düşünen
Anna,birden elinin üstünde ılık bir nefesin sıcaklığını hissetmiş.
Hemen başını çevirip bakmış. Bir de ne görsün?.. Küçük kardan çocuğun
gözleri beyaz karların arasında pırıl pırıl parlayıp dönmüyor mu?

Anna heyecanla kocasına seslenmiş:
--Daniel.. Hayal mi görüyorum? Bu kardan bebeğin gözleri oynuyor gibi geldi bana..
Ama Anna hayal görmüyormuş, gerçekten de kardan çocuk canlanmış. Daniel
kollarını kardan çocuğun boynuna dolayıp onu sevmek isteyince,
parmaklarının değdiği yerlerden, inceli kalınlı, sıva gibi kar
parçacıkları dökülmüş. Bu döküntüler, tıpkı bir yumurtanın kabuğuna
benziyormuş. Kabukların için den küçük, çok güzel bir kardan bebek
çıkmış. Bebek gülüyor, sesler çıkarıyor ve kıpırdanıyormuş. Anna hemen
atılıp bebeği etekliğine sarmış:

--Çabuk içeri gidelim Daniel, diye bağırmış. Tanrı dileğimizi kabul
etti ve bize bir çocuk verdi. Ama onu hiç kimseye göstermeyelim. Köy
halkı kardan yaptığımız bir bebeğin canlandığını duymasın..
Heyecanla hemen evlerine kapanmışlar. Kardan kızlarının adını "kar
tanesi" koymuşlar. Bu isim ona çok da yakışıyormuş, çünkü bütün vücudu
kar kadar beyaz olan bebeğin yalnız saçları ve gözleri siyahmış. Kar
tanesi o kadar çabuk büyüyormuş ki bir hafta içinde on üç yaşlarında
bir kız kadar gelişmiş, büyümüş. Anna komşu kadınlara kar tanesini
yeğenleri olarak tanıtmış. Kar tanesi gün geçtikçe büyüyor,
güzelleşiyor ve bütün köylüler tarafından çok seviliyormuş. Her gün
köyün çocukları kar tanesiyle oynamak için evlerine geliyormuş.

Bahar ayları yaklaştıkça, çocuklar başka oyunlar oynamaya başlamış. Ama
kar tanesi kışın olduğu kadar neşeli görünmüyormuş. Durumu farkeden
Anna ve Daniel telaşlanmaya başlamışlar, çünkü kar tanesi artık her
zamanki gibi yemek de yemiyormuş. Anne ve baba çocuğa sordukları halde
bir cevap alamamışlar. Kar tanesi bahar boyunca gölgeli ve serin
yerlerde tek başına dolaşmış ve her gün biraz daha solmuş. Yaz ayları
gelip çattığında ise kar tanesi evden dışarı çıkmak istemiyor,
davetleri reddediyormuş.

O ülkede her sene yaz ortası büyük bir bayram yapılırmış. Yaz bayramı
günü gelince, Daniel ve Anna, yanlarına kar tanesini alarak bayram
yerine gitmişler. Ormanın orta yerinde, ağaçlık ve çimenlik bir alana
yerleşmişler. Bütün köy halkı ordaymış. Herkes gülüp oynuyor,
eğleniyormuş. Yalnız kar tanesi günün güneşli olduğu saatler boyunca
hiç bir eğlenceye katılmamış. Serin bir ağaç gölgesinde oturmayı tercih
etmiş. Ortalık karardığı zaman, arkadaşları gelip kar tanesini
saklandığı yerden almış ve oyuna götürmüşler. Ormanın açıklık bir
yerinde kocaman bir ateş yakılmış. Bütün çocuklar ateşin üstünden
atlayarak sevinç çığlıkları atmaya başlamışlar.

Kar tanesi bu oyunu seyretmekle yetinmiş. Arkadaşlarına katılmayı
düşünmüyormuş ama öbür kızlar zorla kar tanesini ateşin yanına
götürmüşler. Sıra kar tanesine gelince, arkalarından gelen bir "Ahh"
sesi duymuşlar. Dönüp bakınca hiç bir şey görememişler. Kar tanesinin
aralarında olmadığını görünce onun ailesinin yanına gittiğini
sanmışlar. Oysa bu sırada Daniel ve Anna da kar tanesini arıyorlarmış.
Bütün bir gece herkes kar tanesini aramış ama bulamamışlar. Üzüntü
içinde evlerinin yolunu tutmuşlar.

Bir gece, kar tanesinin kayboluşundan bir ay kadar sonra, Anna'nın
uykusu kaçmış. O sırada korkunç bir fırtına başlamış. Rüzgar çatıları
sarsıyor, pencereleri çarpıyormuş. Hava birden bire soğumuş Karı koca
oturup fırtınanın dinmesini beklerken, pencereden bir tıkırıtı
duyulmuş. Ne olduğunu anlamaya çalışan Anna ve Daniel, kar tanesini
pencereden kendilerine bakarken görmüşler. Hemen koşup kızlarını içeri
almak istemişler, ama kız gülerek karşı koymuş. Onlara demiş ki:
--Ev çok sıcak. Sizin çok sevdiğiniz yaz aylarından ben hoşlanmıyorum.
Ben kardan yapılmış olduğum için sıcağa dayanamıyorum. Yaz bayramında
ateşin üstünden atlarken eriyip yok olmuştum. Benim için ne kadar
üzüldüğünüzü gördüğüm halde, gelip sizinle birlikte yaşayamadım. Bu
günkü fırtına benim amcamdır. Ondan rica ettim, havayı biraz soğuttu.
Ben de sizi görmeye geldim. Yaz aylarında sizinle birlikte oturmama
imkan yok. Ama kış gelip de ilk kar düşünce, kardan bir çocuk
yaparsınız, yine sizin yanınıza gelirim.

Bu sözleri gözleri yaş dolu olarak dinleyen Anna, kış gelene kadar
beklemeye razı olmuş. Ama Daniel'in aklına daha iyi bir fikir gelmiş.

--Senin bütün korkun sıcak havalardan ve güneş ışığından değil mi kar
tanesi? diye sormuş. Kız evet demek ister gibi başını sallamış. O zaman
Daniel şunları söylemiş.

--Öyleyse yarından tezi yok, evimizi ve tarlalarımızı satıp, daha
kuzeyde, daha soğuk bir yere taşınıyoruz. Kışın yılda on ay sürdüğü o
kuzey ülkelerinde, yaz aylarında bile kar vardır. Orada bizimle beraber
yaşarsın değil mi?

Bu fikir kar tanesinin çok hoşuna gitmiş. Sevinçle ellerini çırpmış.

Aradan bir ay geçtikten sonra, Daniel ve Anna, kuzeyde, soğuk bir yere,
halkı balıkçılık ve avcılıkla geçinen bir köye taşınmışlar. Aynı gün,
kar tanesi onların yanına gelmiş. Hep birlikte yaşamış ve ömürlerinin
sonuna kadar mutlu olmuşlar.

Bu masaldan alınacak ders: Eğer insanlar çok güçlü bir sevgi bağıyla
birbirlerine kenetlenmişlerse; birlikte olabilmek ve mutlu yaşayabilmek
için önlerine çıkan her engeli kolayca geçerler.
Sayfa başına dön
Similar topics
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz